• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/halilakpinar
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05056611119
  • https://www.twitter.com/halilakpinar
  • https://www.instagram.com/halilakpinar1453
  • https://www.youtube.com/channel/UCz-evvQhDvbJLw5bg_A8P1Q
Üyelik Girişi
MUHTEVA
Site Haritası

Custom Search

Çelebi ÖZTÜRK - Hünkar DAĞLI'nın " İşte böyle " isimli şiirinin tahlili

Çelebi ÖZTÜRK - Hünkar DAĞLI'nın " İşte böyle " isimli şiirinin tahlili

Çelebi ÖZTÜRK - Hünkar DAĞLI'nın

( Sayı: 21 ) Mart 2010




 

HÜNKAR DAĞLI: 1959 yılında Gerede’de doğan şairin çocukluğu köyde geçti. Ankara’ya geldi ve Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümünden mezun oldu. Diyanet İşleri Başkanlığında çalışırken kendi isteğiyle 1987 yılında emekli oldu.

Şiirle tanışıklığı ortaokul yıllarına kadar gider. Sonraki yıllarda hiç durmadan yazar. Kendini bu alanda yetiştirir. Şiir sanatının derya olduğunu görür ve bu deryada kendini arar. Diyanet’in çıkardığı çocuk dergisi için ısrarla çocuk şiiri yazması istenir. Ancak o, ısmarlama şiir yazılamayacağına inananlardandır. Çocuk dergisinde ve çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayınlanır. Ancak o, bunları bir üstünlük olarak kabul etmez. 1997 yılında yayınlanan ilk şiir kitabı Dağbaşı Çığlığı’nın ardından ikinci şiir kitabı olan Dağın “Öteki Yüzünden” 2007 yılında yayınlanır. Halen Ankara’da yaşayan şair, bir süre de Sivri Kalemler Derneğinin Başkanlığını yürütmüştür.

Hünkâr Dağlı, doğru bildiğini süslemeden, dolambaçlı yollara sapmadan direk söyleyebilen dik bir insan… Dürüst ve dik duruşu şiirlerine yansımıştır. O’nun poetikasında Anadolu insanına has dik duruş, kentli insanına has sesleniş, Yunus’a özgü bir yakarış söz konusudur. O’nu şair yapan kendine has poetika üreten bu özellikleridir.

Selçuk Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Rus Dili ve edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi Jannet Meyermanova o’nun hakkında şunları söyler: “ Hayatın zorlukları ve karmaşası karşısında şiirle dimdik duran bir yürek, bir yürek ki nice dünyalar kurup, yıkan, gülen, ağlayan… Sitemlerine sığınak, yalnızlıklarına durak, isteklerine ise dua olmuş şiirleri.

Kâh lafla “Peynir Gemisi” yürütenlere; çomaksız köy bulup ürüyenlere; zehir zemberek kızıp; kâh “kerem’i ateşten alıp”, bahar tazeliğinde umutlarına çiçek açtırmıştır.

Kimi zaman asi bir ruhla Ferhat olup dağları delen, kimi zaman kaderci bir Yusuf; zindanı yurt edinen, kimi zaman da gözü pek bir Kerem…

Divan Edebiyatının uyumu ve muammasını halk edebiyatının sadeliğiyle bir araya getirip kendine bir tarz oluşturmayı başarmıştır. Zengin kelime hazinesi okuyucuyu bambaşka diyarlara götürürken var olduğu halde bilinmezliğin keşfini yaşatır.”

Şair 7–8–11-16’lı hece ölçülerine göre şiirler yazmaktadır. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde durak nadiren vardır. 7 ve 8’li heceye göre 11’li hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde duygu yoğunluğu, şiir dili, şiirin biçimi, derinlik ve anlam bakımından daha başarılıdır. Genellikle şiirlerini 11’li hece ölçüsüne göre yazmaktadır.

Şiirlerindeki temel fikir aşk, özlem, kızgınlık, insan-toplum, manevi duygular, nasihat v.b. konulardır. Şiirlerinde kimi zaman eleştirisel temalarda görülmektedir. Yunus’ça söyleyişi de vardır.

Şiirlerinde Arapça ve Farsça kelimelerde kullanmaktadır.

Çok az da olsa serbest tarzda şiirlerine rastlamak mümkün… Şairin birkaç şiiri dışında serbest tarzda başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Bu tarzda halk edebiyatından hece ölçüsünü, redif ve kafiye yi kullanarak şiire bir ahenk sağladığını söylemek mümkün.

Şair geleneklerine bağlıdır.

 

İŞTE BÖYLE

 

 

Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel;

En az bir ayağım yerde kalmalı

Ve değdiği yerde toprak olmalı

İstersen sen biraz bize doğru gel

 

Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel!

 

Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel;

Etek neredeyse yere sürtmeli

Tepeden tırnağa tümden örtmeli

 

Başörtüsü sana olmasın engel

Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel!

 

Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel;

Kursağımdan helal lokma geçmeli

 

Suyu dahi besmeleyle içmeli

Benim kimliğime getirme halel

Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel!

 

Biz maymun iştahlı değiliz güzel;

 

Gönül bir düştü mü sebat etmeli

Bir sevda bize bir ömür yetmeli

Açsa da bin fettan zülfünü tel tel

Biz maymun iştahlı değiliz güzel!

 

 

Biz onca duyarsız değiliz güzel;

Arayıp sormamak bizde ayıptır

Bigâne zamanlar büyük kayıptır

Sizde durgun akar en kabarık sel

 

Biz onca duyarsız değiliz güzel!

 

Biz o kadar bencil değiliz güzel;

Hiç “hep bana” diye başlamam işe

El vurmadım, el dalında yemişe

 

Sizde muteberler bizde müptezel

Biz o kadar bencil değiliz güzel!

 

Biz onca karmaşık değiliz güzel;

Fazla teferruat yorar bizleri

 

Yalın bir sadelik sarar bizleri

Kargaşa yağdırsa üstüme ecel

Biz onca karmaşık değiliz güzel!

 

 

Hünkar DAĞLI

 

 

 

“İŞTE BÖYLE” ŞİİRİNİN TAHLİLİ

 

 

1-DİL: Şiirde kullanılan dil sade ve anlaşılır bir dildir. Kullandığı dil yapısıyla her dönem okunabilir bir özelliğe sahiptir.

2- ZAMAN: Şiirde tüm zamanları kapsayan geniş bir özellik vardır. Kıtaların birinci ve son mısralarında görülen Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel/ Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel/ Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel/ Biz maymun iştahlı değiliz güzel/ Biz onca duyarsız değiliz güzel/Biz o kadar bencil değiliz güzel/biz onca karmaşık değiliz güzel tekrarları şiirdeki zamanın boyutları hakkında bilgi vermektedir. Tekrar edilen bu mısralar incelendiğinde şiirin belli bir zamanı kapsamadığını, özellikle tüm zamanlara hitap eden bir özelliği olduğunu gösteriyor. Bu zaman, insan ve mekânı içine alan geniş bir zamandır.

3-MEKÂN: Şiirde mekân, Müslüman-Türk kimliği içinde, ancak kendi kültürüne yabancılaşmış, yabancı kültürün etkisinde yozlaşmış, herhangi bir kadın profili bünyesinde günümüz kadınlarının içinde yaşadığı zamandır. Şiirde zaman ve mekân arasında bir ilişki kurulması söz konusudur. Zamanla yozlaşan Müslüman-Türk kimliği içindeki insanımız her şeyiyle değişmiştir. “Üzüm üzüme baka baka kararır” Atasözü de buradaki yozlaşmayı ifade açısından aynı duygu ve düşünceyi anlatmaktadır. Kültürel anlamda bir çatışma söz konusudur. “İstersen sen biraz bize doğru gel/Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel!” mısralarında bu çatışma görülmektedir. “Başörtüsü sana olmasın engel/Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel!” mısralarında hem bu çatışma, hem de kendi kültürüne yabancılaşmanın vurgusu yapılmaktadır. “Arayıp sormamak bizde ayıptır” mısralarında da bu çatışmanın örneği mevcuttur. “Hiç “hep bana” diye başlamam işe” mısrasında, içinde yaşanılan zamanda kaybolmuş olan “yardımlaşma” duygusuna atıf yapılmış ve bu duygunun yabancılaşan insan kimliğinde görülmediği anlatılmaktadır.

4-İNSAN: Şiirde öne çıkan insan profili şairin kendisidir. Kendi “Ben” duygusu ile içinde yaşadığı ve sahibi olduğu toplumun ortak kültürel değerlerini öne çıkarmaktadır. Birinci kıtanın ikinci ve üçüncü mısralarında “En az bir ayağım yerde kalmalı/Ve değdiği yerde toprak olmalı” diyen şairin yaşadığı zaman ve mekân içinde kendine telkinini görüyoruz. Şiirde kendi kimliği ile öne çıkan şair, üçüncü kıtanın ikinci mısrasında “Kursağımdan helal lokma geçmeli” diyerek yine kendi “Ben”ini öne çıkarmaktadır. Müslüman-Türk kimliğine sahip topluluklarda fertler haram ve helal konusuna ciddi yaklaşırlar. Kültür yozlaşmasına uğramayan ve kendi kimliğini korumasını başarabilen şair, haram-helal konusundaki düşüncelerini bu mısrada dile getirmekte ve kendi ruhu, yani “Ben”ini öne çıkarmaktadır. Ve şiire derinlik kazandırmaktadır. Dördüncü kıtanın ikinci ve üçüncü mısralarında “Hiç “hep bana” diye başlamam işe/El vurmadım, el dalında yemişe” diyen şairin, kendi kültürel inançları çerçevesinde davrandığını ve “Ben” duygusunu öne çıkardığını görüyoruz.

5-DUYGU VE DÜŞÜNCE: Şiirdeki temel fikir, Müslüman-Türk kimliğine sahip bireyin kendi kültürüne yabancılaşması ve başka bir kültürün etkisine girmesi ve öz kimliğin karşılaştırılmasıdır.

Bütün kıtalarda birinci mısranın sonunda gördüğümüz “güzel” kelimesi ile tek bir güzelin kast edilmediğini bilmek gerekir. Müslüman-Türk kimliği içinde yaşayan, ancak bu kimliğe uygun hâl ve hareketler sergilemeyen, genel anlamda gayriislâmi yaşantı içinde olan çağımız kadınlarına bu kelime ile toplu bir sesleniş vardır.

Birinci kıtada geçen “yer” kelimesinden anlaşılması gereken, dar anlamda “yer” kast edilmemektedir. Yani evi, işi, yaşadığı mekân söz konusu değildir. Burada zaman ve mekân açısından geniş bir anlatım söz konusudur. “Yer” şairin içinde yaşadığı zaman, mekândır.

Kıtaların birinci mısrasında geçen “Biz” kelimesi ile de tekil birinci şahısı çoğula çevirerek Müslüman-Türk kimliğine uygun yaşayan insanların bütününü içine alan geniş bir kavramı ifade etmeye çalışmıştır.

Sizin” kelimesi ile güzelin (güzel olarak Müslüman-Türk kimliğine aykırı hâl ve davranışlar içinde bulunan ve yaşayan kadın kast edilmektedir) yabancı kültürün kimliğine uygun bir çoğunluğun varlığı anlaşılmalıdır.

Birinci kıtanın “Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel” diye başlayan birinci mısrasında mecazi bir anlatım vardır. Müslüman-Türk kimliğiyle gezen ancak kendi kültürüne yabancılaşmış, kendi kültürünü küçümseyen çağımız insanlarından herhangi birine seslenen şairin kendi


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi17
Bugün Toplam713
Toplam Ziyaret3708910
VİDEOLAR
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.316232.4457
Euro34.624434.7632
Takvim